Herkesin Bir Görevi Vardır Hayatta
Hayatım boyunca kendime sorduğum ve cevabını aradığım soru şudur: “Benim bu dünyada bir görevim var, acaba o görev ne ve nerede?”
Bu sorumun cevabını bulmak için gönüllü işlerde çokça çalıştım, bu mudur acaba diyerek. Her işe koştum, bu mu yoksa şu mu benim hayattaki görevim, düşüncesi ile. Acaba Rabbimin bana murat ettiği görev ne? Bu muydu? Değildi. Şu muydu? Değildi. Görevimin ne olduğunu bulmak için girdiğim her işin bir yerine gelince tıkanıklıklar yaşadım, daha fazla ileri gidemedim. Böyle olunca da görevimin o olmadığına kanaat getirip yeni işlerin peşinden koştum. Olmayınca, daha ileri gidemeyince bunda da bir hayır var dedim. Bu arada eğitimlerim devam ederken kitap yazma fikrimi kafamda daha baskın hissetmeye başladım. Bunu kendime bir işaret olarak gördüm. Anladım ki, benim yaşadığım farkındalığı insanlarla paylaşmalıyım.
İşte anladım ki Rabbim, bizleri aracı kılıyor insanların yaralarını sarmak, dertlerine derman olmak için. Rabbim, bir kulunu sevince onu diğer sevdiği kul ile buluşturup onun ihtiyacını onunla karşılamasını nasip eder. Rabbim, insana insan ile yardımcı oluyor. Bir rivayete göre peygamberlerden biri Rabbimize “Rabbim bize misafir ol” dediğinde Rabbim ona çok fakir bir kulunu gönderiyor. Peygamber, kapıya gelen adama “Sen şimdi gelme, başka zaman gel. Biz, Allah’ı ağırlayacağız” diyerek adamı kapıdan geri çeviriyorlar. Ertesi gün Rabbimiz, “Peygambere ben geldim ama sen beni kapıdan kovdun” buyurmuş. Demek ki Rabbimiz, sevdiklerinin kalbinde kapıya gelirmiş. Aslında kapıya gelen kişi bir mesajdı, bir öğretiydi.
Yani ya sen ona ya da o sana öğretecek, ya imtihanın olacak ya da dostun olacak. İkisinden biri olacak ancak mutlaka bir şekilde bir şeyler öğretecek, seni aydınlatacak. Hayat bundan ibaret, bunu anladım. Bunun için insanlar arasında olmalıyız. Sadece evde ibadet etmek iş değil. Bu şekilde tamamlanmış olmuyorsun. Her anı, her olayı, her insanı bir fırsat bilerek Rabbim bana ne demek istiyor, hangi mesajını vermek istiyor diye düşünmek, anlamak için çaba göstermek gerekiyor. Doğadan, hayvanlardan, gökyüzünden kısaca var olan her şeyden bir değer çıkarmalıyız ki Rabbimizin bize olan nurlu mesajını görüp anlayabilelim. Bazı insanlar da böyledir. Peygamberleri, sahabeyi örnek alarak başkalarına yol gösterici olurlar. Yani insan insandan öğreniyor, kendine katarak çoğalıyor.
Bu vesile ile herkese iyi niyetle yaklaşmalıyız. İyilikten asla kötülük doğmaz. Zira niyeti halis olanın akıbeti de iyi olur. Niyeti Rabbini bulmaksa Rabbim kendini buldurur. Ama farklı farklı insanlar, olaylara aracılığıyla buldurur ki anlasın beni, farkındalığa varsın diye. Ve ben artık “El âlem ne der, kim ne söyledi” diyenleri dikkate almıyorum. Önemli olan Rabbimin ne dediğidir. İnsanda eril, dişil, çocuk, savaşçı gibi vasıflar var. Ben, çocuk vasfımdan çok uzak kalarak kendimi kaybederek çok geride kalmıştım. Çocuk Nezaketi sevmemişim. Ama eğitimlerle, dualarla, zikirlerle, tefekkürlerle yavaş yavaş kendimin farkına vardım. Bir baba gibi projeler yaptım, bir savaşçı gibi çabaladım, direndim. Bir anne gibi merhamet gösterdim. Yeri gelince de bir çocuk gibi sevinip neşe saçtım.
Ne yapmak için geldim dünyaya, diye düşündüğümde bunu artık bilerek yaşıyorum. Bunu, herkesin bilmesini dileyerek bildiklerimi aktarmak istiyorum. Farkındalığımı insanlara fark ettirmeye, anlatmaya niyetliyim bu yüzden. Bunu kendime görev olarak görüyorum. Ve hem bu yolda yürürken hem bunu anlatırken hem zevk alıp hem kendimi hem de karşımdakini mutlu ediyorum. Bu da bana büyük bir haz veriyor. Zira mutlu olmanın sırrı mutlu etmekten geçiyor. Mutluluğum bir başkasının mutluluğu ile taçlanıyor hamdolsun, şükürler olsun…
Rabbime ne kadar az şükrettiğimi anlayarak şükredilecekler listesi yaptım. Böyle bir liste insanın çok işine yarıyor. Geçirdiğim günün sonunda tefekkür ettim. Her akşam yatağa yattığımda günün muhasebesini tuttum, ben bugün neler yaptım diye. Hangi insanın yüzünü güldürdüm? Hangi insana güzel bir söz söyledim? Kime iyilik yaptım? Kimin ihtiyacını karşıladım? Bir insanın aslında yanlış olan bakış açısını değiştirebildim mi? Zira bazı insanların bakış açısı yüzünden kalbi de taşlaşmış oluyor. Penceresi kirlenmiş tam baksa da dışarıdaki güzellikleri göremiyor. Kalbinin yumuşaması için kendi gayreti olduğu gibi bir rehbere, dertlerine derman olacak birine ihtiyacı var. Böyle karşılaşmalar yaşanınca, dertler çözülünce kalbin taşları da birer birer dökülüyor ve kalp aslına dönerek yumuşuyor. Anlatırken ağlayan gözler kalp yumuşamasının ve kendini bulmanın işaretleri oluyor.
Kısacası herkes herkesin derdine derman, kalbine şifa olabiliyor. Ben de bunu kendime görev olarak görüyorum.